Adaletli Sultan ve Küçük Çoban
Adaletli sultan, küçük çoban Hasan’ı sınamak için ondan bir keçi ister. Hasan, keçisini vereceğini ancak en zayıf olanını almasının adaletli olacağını söyler. Sultan, Hasan’ın adalet anlayışından etkilenir ve ona büyük bir ödül verir. Masal, adaletin sadece büyükler için değil, herkes için geçerli olduğunu öğretir.

Adaletli Sultan ve Küçük Çoban
Bir zamanlar, uzak diyarların birinde, halkı tarafından sevilen ve adaletiyle ün salmış bir sultan yaşarmış. Bu sultan, krallığına her daim adaletle hükmeder, halkının mutluluğu ve refahı için çalışırmış. Ancak sultanın adaleti sadece büyük olaylarla sınırlı kalmaz, en küçük meselelere bile büyük bir titizlikle yaklaşırmış.
Sultanın toprakları çok genişmiş, yemyeşil ovalar, yüksek dağlar ve geniş vadiler bu krallığın içindeymiş. Bu topraklarda küçük bir köyde yaşayan Hasan adında bir çoban varmış. Hasan, ailesiyle birlikte dağların eteklerinde mütevazı bir hayat sürermiş. O sabah, güneşin doğuşuyla birlikte Hasan, sürüsünü otlatmak için yine dağların yolunu tutmuş. Küçük keçileri, tıpkı Hasan gibi neşeli ve enerjikmiş. O günün Hasan için sıradan bir gün olduğunu sanıyordu ama kader ona büyük bir ders verecekti.
Adaletli Sultanın Seyahati
Aynı sabah, adaletli sultan da saraydan uzaklaşarak, halkının durumunu kendi gözleriyle görmek üzere yola çıkmış. Yanında birkaç adamı, sadık veziri ve atına binmiş bir halde yola koyulmuş. Yollarda ilerlerken, geniş vadiye geldiklerinde sultan gözlerini uzaklara, dağın eteklerine doğru çevirmiş. O sırada dağ yamacında sürüsünü otlatan küçük Hasan’ı fark etmiş. Sultan, bu manzara karşısında hafifçe gülümsemiş ve yanındaki vezirine dönerek:
“Şu çobanı görüyor musun? Hadi gidip onu biraz sınayalım,” demiş.
Veziri merakla bakarak, “Nasıl bir sınav, Sultanım?” diye sormuş.
Sultan, atını sürerek Hasan’a doğru yönelmiş: “Adaletin nasıl bir şey olduğunu ona öğretelim.”
Adaletin Sınavı
Hasan, keçilerini otlatırken aniden sultanın heybetli konvoyunu fark etmiş. Sultan ve yanındakiler ağır ağır Hasan’a yaklaşmışlar. Sultan, Hasan’a doğru eğilerek dostane bir şekilde seslenmiş:
“Merhaba, küçük çoban! Bugün işlerin nasıl gidiyor?”
Hasan, karşısındaki sultanın kim olduğunu bilmeden, saygılı bir şekilde cevap vermiş:
“Merhaba beyim! Her şey yolunda, keçilerim karnını doyuruyor. Siz nasılsınız?”
Sultan, küçük çobanın bu samimiyetinden hoşlanmış. Gözlerini Hasan’ın sürüsüne doğru çevirerek sormuş:
“Bu sürüde kaç keçi var?”
Hasan, bir an duraklayıp başını kaldırmış: “Sürümde yirmi keçi var, beyim.”
Sultan, hafifçe gülümseyerek: “Peki, birini bana verir misin? Çok açım ve bir keçi benim için yeterli olacaktır.”
Hasan bir an şaşırmış. Keçiler, ailesinin geçim kaynağıydı ve her biri onlar için çok değerliydi. Ama aynı zamanda misafirperverlik Hasan’ın en temel değerlerinden biriydi. Kendi kendine düşündü: “Bu adam yabancı olabilir ama misafire ikram etmek adettendir.” Sonra sultana dönerek:
“Tabii ki beyim. Bir keçiyi size verebilirim. Ama bir şartım var.”
Sultan kaşlarını hafifçe kaldırarak: “Nedir o şart?” diye sormuş.
Hasan: “Adil olun. Sürüme saygı gösterin. Eğer alacağınız keçi en güçsüz, en yaşlı olanıysa, onu size veririm. Ama sürüde en değerli keçiyi alırsanız, bu adalet olmaz.”
Sultanın Adaleti
Sultan bu sözleri duyunca derin bir iç çekmiş ve vezirine dönüp gülümsemiş:
“Bu küçük çoban, adaletin anlamını çok iyi biliyor.”
Sonra Hasan’a dönüp başını sallayarak: “Senin adalet anlayışını beğendim, küçük çoban. Elbette en zayıf olanı alacağız. Ama bil ki, gerçek adalet sadece malda değil, kalptedir.”
Hasan, sultanın kim olduğunu hâlâ bilmeden, teşekkür ederek zayıf olan bir keçiyi seçip sultanın önüne getirmiş. Sultan keçiyi alırken, ona minnetle baktı:
“Senin dürüstlüğün ve adalet anlayışın beni çok etkiledi. Sen bir çobansın ama krallığın en büyük adaletine sahipsin. Şimdi, benim kim olduğumu biliyor musun?”
Hasan biraz şaşkın bir şekilde başını iki yana sallamış: “Hayır beyim, kim olduğunuzu bilmiyorum.”
Sultan, atından inerek Hasan’ın omzuna elini koymuş ve ona şöyle demiş:
“Ben bu ülkenin sultanıyım. Senin gibi bir çobanın bu kadar adil ve cesur olacağını düşünmezdim. Senin adalet anlayışın bana bir şey öğretti: Adalet, herkes için eşit şekilde uygulanmalı, ister çoban olsun, ister sultan.”
Hasan, sultanın kim olduğunu öğrenince heyecanlanmış ve bir adım geri çekilerek eğilmiş: “Bağışlayın Sultanım! Size haksızlık yapmaktan korktum.”
Sultan, onun omzuna hafifçe vurarak: “Korkma küçük çoban. Senin adalet anlayışın krallığımı bile aşacak kadar büyüktü.”
Adaletin Ödülü
Sultan, Hasan’a bu davranışından dolayı bir hediye vermek istemiş. Sadık vezirine dönerek:
“Bu çoban, bize adaletin en saf halini öğretti. Ona bir ödül vermek istiyorum. Ailesine ve sürüsüne katkı sağlayacak bir hediye hazırlayın.”
Vezir, sultanın emriyle Hasan’ın ailesine bol miktarda yiyecek, para ve keçi yollamış. Hasan bu yardımları görünce şaşkınlık içinde kalmış ama şunu biliyormuş: Asıl hediye, öğrendiği adalet duygusunun insanlara nasıl değer kattığıydı.
Sultan ise köyden ayrılırken, Hasan’ın adalet anlayışından etkilenerek tüm krallığına şu mesajı yaymış:
“Adalet, zengin ya da fakir olana göre değişmez. Herkesin hakkı, doğru olanla ölçülür. Ve en büyük adalet, kalpten gelen olandır.”
Masalın Sonu ve Öğüt
Bu masal bize şunu öğretir: Adalet, sadece güçlüler ya da yöneticiler için değil, en sade insanlar için de geçerlidir. Adalet duygusu, insana her durumda doğruyu yapma gücü verir. Tıpkı Hasan gibi, her zaman dürüst olup, adaleti korumak hayatımızda en büyük erdemlerden biri olmalıdır.
Evet çocuklar Adaletli Sultan ve Küçük Çoban isimli masalımızda burada bitti. Sizde Dini Hikayeler yazarak tarafımıza gönderebilirsiniz. Gönderdiğiniz masallar sayesinde binlerce çocuk masal okuyarak uyuyacak. Masal göndermek için aşağıda ki resme tıklayabilirsiniz.
